Paylaş |
|
Tweet |
Konya’da Meram Bağları’na o meşhur çay bahçesinde eşimle suyun ve yeşillin tadını çıkarırken karşımdaki masada oturan aile dikkatimi çekti. Bir süre sonra her şeyi kenara koyup o aileye odaklandım.
Anne baba ve dört çocuk birbiriyle sohbet ediyordu. Yurt dışından geldiği her halinden belli olan anne ve babadan gözümü alamıyordum. Bu ailede beni alıp uzak zamanlara götüren bir şey vardı. Hani tanırsın ama nereden tanıdığını bilemezsin. Bütün yurt dışında oturan tanıdıklarım gözüm önünde canlanıyor ama bunların kim olduğunu bir türlü çıkaramıyorum. Onlara baktıkça iğde ağacı çiçeği, gül ve kayısı kokusu aklıma geliyor ama kim olduklarını bilmiyorum.
Benim çocukluğumda apartman dairesi zenginlerin oturduğu yerdi. Orta sınıf biz ailelerin mahalle kültürü denilen bir yaşantısı vardır. Annem evde olmadığında okuldan dönüşünde kapıda kalmazdım. Hangi kapıyı çalsam; evlerine gider, dersimi yapar, yemeğimi yer hatta uykum varsa güvenle uyurdum. Mevsimin yarısını Avrupa’da yaşayan gurbetçi denilen ailelerde çoğunluktaydı. Güven ve saygının hâkim olduğu akrabadan bile yakın olduğumuz bir ortamda büyüdüğüm için geniş bir ailemiz vardı.
Düşünceler arasında gezinirken baba erkek çocuklarını alıp gitti. Artık merakımı gidermek istiyordum. Eşimin “yanlış anlarlar bak gitme” demelerine kulak asmadan annenin yanına gittim. “Affedersiniz, sizi tanıyorum gibi geliyor ama bir türlü çıkaramadım. Nerelisiniz ve nerede oturuyorsunuz? Diye direkt sordum bir an sorduğum sorularla beni yanlış anlayacağını düşündüm ama iş işten geçmişti. Kadın ; “Konyalıyım, burada oturuyoruz” diye kısa cevap verdi. “Benim adım naime şu mahallede oturuyordum. Annemin ismi servet, Güneysınırlı babam Karamanlı, böyle birini tanıyor musunuz? Dedim. O an kadının gözlerinde büyük bir ışık parladı. “ya bende dolandırıcı falan sandım kusura bakma. Naime sen misin tabi ki ben Ayşe Fadime ablanın kızı” dedi.
Onlara baktıkça aklıma gelen çiçek kokularını anladım. Çocukluğumda en çok beğendiğim “büyünce bende onun gibi olacağım” dediğim kızlardan biriydi Ayşe abla. Güzel bilgili bir ablamızda yine aynı mahalleden yener ağabey ile evlenmişti. Bütün çiçek kokuları da onların bahçelerinde en sevdiğim kokulardı.
Uzunca sohbet edip özlem giderdik. Ayrılırken büyük bir hüzün kapladı. Kendi kızlarımı düşündüm. Bütün mahalleyi geçtim kendi apartmanımda dört kişiyle sohbetim olan biri olarak üzüldüm. Kimse olmadan büyüyorlar büyük bir güvensizlik ortamında yetişiyorlar. En büyük eğlenceleri parklarda çocuklarla oynamak sokakta gönüllerince oynamasını bilmiyorlar. Hayatları boyunca “yeter artık akşam oldu hadi eve” diyecek bir anneleri olmayacak.
Bu durumu değiştirmek için neler yapılabilir diye düşündüm. Hatta kendi ailem adına İstanbul’dan gitmeyi bile düşündüm. Konya’da bile mahallenin yerine kocaman apartmanlar yapıldı. Belediyeler yaptırdıkları parkların çoğunluğu ile övünür oldu.
En kötü olan da ne biliyor musunuz? Bizler içinde yaşadığımız zamanın değerini bilmeden büyüdük. Belki çocuklarımızda bir gün bu beğenmediğimiz zaman dilimini özler olacak. Şu günlerde onlara daha yaşanılır bir dünya bırakmak için neler yapabiliriz diye düşünüyorum.
Sizce ne yapmalıyız?
Sevgilerimle
Naime Bekmezci / www.heykadin.com.tr
Gazeteci